Şeker Portakalı - Kitap Serisi İncelemesi
- Madam Kırmızı
- 23 Ağu 2019
- 3 dakikada okunur
Güncelleme tarihi: 1 Eyl 2020

Merhaba Okuyucu!
Tatilin vermiş olduğu uyuşukluk, katıldığım wallpaper yarışması sonucunun vermiş olduğu üzüntü, internetimin bağlantı kopmalarının vermiş olduğu bıkkınlık ile bir ay ortalıklarda yoktum. Ama sonuca bakın, geri döndüm.
Dönüşüm ile bir seriyi de bitirmiş bulunmaktayım. Aslında bu seriye çok geç başladığımın ben de farkındayım. Şu yukarıda gördüğünüz resim beni resmen orta okul yıllarıma götürüyor. Hatta üzeride şeffaf kaplama kağıdıyla kaplı, sınıfın kitap dolabında elden ele dolaşmayı, okunmayı bekliyor. O yıllarda herkesin elinde gördüğüm ama hiç ilgimi çekmeyen bir kitaptı. Genele bakacak olursak kitabı geç okudum ama kendime bakacak olursam bence tam zamanında okudum. Çünkü kitap bitince salya sümük birbirine karıştı, içli içli Zeze'ye ağladım. Orta okuldaki Ben de üzülürdü ama, bu kadar içselleştirebileceğini sanmıyorum.Çünkü bir yetişkin olarak, anılarımda kalan çocukluğuma baktığımda Zeze'yle ortak noktalar buldum. O Şeker Portakalı'yla her konuştuğunda teyzemin 12 katlı olan binadaki evi aklıma geliyordu. En üstte oturuyorlar ve ben bir dönem çocukluğumu o evde geçirdim. Dairenin arka tarafındaküçük bir balkonu vardı. Aşağıdan göz hizama kadar uzanan koskoca bir ağaç vardı. O da benim sırdaşımdı. Günümü ona anlatır, dertlerimi onunla paylaşırdım. Zeze ile ikinci ortak noktamız iseTanrı ile pazarlığa girişmemizdi. O yüzmeyi bırakmıştı. Ben ise hayal etmeyi. İşte bu ortak noktalar beni fazlasıyla sarstı. Demek ki okunacak kitapların bile zamanı var. Her ne kadar çocuk romanı kategorisinde olsalar bile.
Şeker Portakalı'n patladığı yıllarda, bir seri olduğundan bi haberdim. Toplamda 3 kitap ama bana kalırsa 2. kitapta bitebilirdi. Çünkü sona doğru Zeze'nin büyük haline tanıklık ediyoruz. Ama son kitapta yaş yine düşüyor ve sonra yine biraz daha büyüyor. Kronoloji takıntım olduğu söylenemez. Ama tabi son kitabı okumaktan da zevk aldım. Ta ki 85. (son) sayfa ve "Coğrafya, tembellere ve serseilere özgü bir derstir..." olan son cümleyi okuyup sayfayı çevirince... Ama... Bu böyle bitemez! diye bağırana dek.
Sonra sakin kafayla düşündüm. Her karakterin sonu ille de iyi veya kötü bitmesine gerek yok ki. Karakter mezara girene kadar yazar bize herşeyi anlatmasına gerek yok ki. Biraz da okuyucunun hayal gücüne bırakmak gerek.
Her şeyin bize hazırdan sunulmasına o kadar alışmışız ki kalkıp yazara sinirlendim. Şimdi size yazarken gülesim geliyor.
Yaramaz ama kalbi sıcacık bir çocuğun büyümesine tanıklık olurken sadece tek derdinin biraz sevgi olduğunu anlıyoruz. Aslında herkesin derdi.

Genel Bakış
1.Kitap: Şeker Portakalı 182 syf
2.Kitap: Güneşi Uyandıralım 272 syf
3.Kitap: Delifişek 85 syf
Yazar: José Mauro de Vasconcelos
Çevirmen: 1. ve 2. Aydın EMEÇ, 3. İnci KURT
Yayınevi: Can
Arka Kapaklar
Şeker Portakalı
“Ne güzel bir şeker portakalı fidanıymış bu! Hem bak, dikeni de yok. Pek de kişilik sahibiymiş, şeker portakalı olduğu ta uzaktan belli. Ben senin boyunda olsaydım başka şey istemezdim.” “Ama ben büyük bir ağaç istiyordum.” “İyi düşün, Zezé. Henüz gencecik bir fidan bu. Bir gün koca bir ağaca dönüşecek. Seninle beraber büyüyecek. İki kardeş gibi iyi anlaşacaksınız. Dalını gördün mü? Bir tanecik dalı olsa da sanki özellikle senin binmen için hazırlanmış bir ata benziyor.” Brezilya edebiyatının klasiklerinden Şeker Portakalı, José Mauro de Vasconcelos’un başyapıtı kabul edilir. Yetişkinler dünyasının sınırlamalarına hayal gücüyle meydan okuyan Zezé’nin yoksulluk, acı ve ümit dolu hikâyesi yazarın çocukluğundan derin izler taşır. Beş yaşındaki Zezé hemen her şeyi tek başına öğrenir: sadece bilye oynamayı ve arabalara asılmayı değil, okumayı ve sokak şarkıcılarının ezgilerini de. En yakın sırdaşıysa, anlattıklarına kulak veren ve Minguinho adını verdiği bir şeker portakalı fidanıdır… Şeker Portakalı’nın başkahramanı Zezé’nin büyüdükçe yaşadığı serüvenleri, yazarın Güneşi Uyandıralım ve Delifişek romanlarında izleyebilirsiniz.
Güneşi Uyandıralım
Şeker Portakalı'nın sevimli, küçük kahramanı Zeze işte yine karşınızda. Gözlerinin içi yine ışıl ışıl, yüreği yine sevgi dolu. Ama hüzünleri, biraz daha büyümüş bir çocuğun hüzünleri. Küçüklüğündeki küçük Şeker Portakalı yok, ama bu kez de yüreğinde sevgili kurbağası var. Zengin ve aşırı alıngan bir aile tarafından evlat edinilmiş. Ama Zeze yeni babasının iyi niyetine karşılık vermiyor. Evdeki biricik dostu, aşçı Dadada. Bir de düşlerindeki, yeri doldurulamayan, yüreğine kadar sokulup yerleşen kurbağa ve bir filmde görerek gerçek babasının yerine koyduğu ünlü Fransız şarkıcısı Maurice Chevalier. Çok parlak bir öğrenci olan Zeze sırılsıklam âşık oluyor. O güne kadar herkesi kızdıran, kimi de tehlikeli şeytanlıklar yapan bir çocuk. Çocukluğunun sonu, yeniyetmeliğin ilk adımları, verilmesi gereken yalnızlık sınavı...Zeze'nin, dostlarını hayâl kırıklığına uğratması olanaksız. Onun her yaştan pek çok dostu olduğunu da iyi biliyoruz. Şeker Portakalı'nın devamı olan Güneşi Uyandıralım'ı da çok seveceğinize inanıyoruz. Dizinin üçüncü kitabı olan Delifişek'te bu kez, Zeze'yi delikanlılık yaşında bulacaksınız.
Delifişek
Brezilyalı Jose Mauro de Vasconcelos'un, kendi yaşam kesitlerinden yola çıkarak yazdığı Şeker Portakalı'nı Türkiye'de yediden yetmişe herkes severek okuyor. Romanın kahramanı küçük Zeze, çocukların en yakın dostu; büyüklerin de yüreklerine yerleşmiş bir sevgili çocuk. Şeker Portakalı'nın devamı ve ikinci bölümü olan Güneşi Uyandıralım'daki Zeze biraz daha büyümüş, artık okullu olmuştur. Küçüklüğündeki sevgili dostu, dert ortağı Şeker Portakalı fidanı yoktur, ama bu kez yüreğinde sevimli Kurbağa'sı vardır. Bu dizinin üçüncü bölümü olan Delifişek'te Zeze'yi daha da büyümüş bulacaksınız. Zeze artık delikanlı olma yolundadır. Yaşamın katı gerçekleriyle karşı karşıyadır. Haklarını aramakta, özgürlüğü yaratmaya çalışmaktadır.
Keyifli Okumalar!
Comments